Gazze’deki sivil halk; çocuk-kadın ayrımı yapmadan günlerdir bombalanıyor. Yaklaşık 2.5 milyon insan açlığa ve susuzluğa mahkum ediliyor. Saldırılardan, hastaneler camiler ve kiliseler de nasibini alıyor. Bombalar, sadece Müslümanların değil, Gazze’deki Hristiyanların da başına yağıyor. ABD ve Avrupa ülkeleri, canlı yayımlanan bu katliamı seyrediyor; seyretmekle kalmayıp destekliyor. Uluslararası toplum, Gazze’deki seri ve sürekli cinayetleri izliyor. Ne bir ses ne de bir tepki söz konusu. ‘Birleşmiş Milletler’ denilen köhnemiş yapının karar ve yaptırım organları kilitlenmiş; ABD’nin vetosuyla geçici ateşkes ilanı dahi yapılamamıştır. İslam İş birliği Teşkilatı Toplantısı’ndan ise hiçbir şey elde edilememiştir. Kahire’de düzenlenen ‘Gazze için Barış Zirvesi’nden de bir sonuç çıkmamıştır. Avrupa ülkelerinin Filistin lehine yapılan masum gösterileri yasaklaması utanç duyulacak bir ilkelliktir. Gazze’nin çığlıklarına kulak tıkayanlara insan demek mümkün değildir. Hür ve uygar (!) dünyanın iki yüzlü demokratları; nereye sindiler, nereye gittiler? Gelişmeler gösteriyor ki; çözüm iki devletli yapıdır. Türkiye, bu konuda elindeki tüm imkanları sonuna kadar kullanmakta ve mağdur Filistin halkının yanında yer almaktadır. Partimiz de sonuna kadar bu politikaları desteklemektedir. Gazze’yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek, bize ecdadımızın mirasıdır.

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin dediği gibi; Kudüs güvende değilse, Gazze güvende değilse, Halep güvende değilse, Kerkük güvende değilse, soydaşlarımız ve din kardeşlerimiz güvende değilse, Ankara'nın güvenliğinden bahsedemeyiz. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli beyefendinin Gazze konusundaki sözlerinden sonra, sosyal medyada, ‘Ülkücüler önden gitsin!’ diyenlere de şunları hatırlatmak isteriz: Ülkücüler; Kıbrıs’ta, Karabağ’da, Bosna’da, Türkmendağı’nda hep önden gittiler zaten" dedi.