Bir önceki yazımızda özellikle sosyal medyayı kastederek, ‘teknolojik gelişim ve bilgi akışından kaçamayacağımıza göre bu hasarları nasıl önleyeceğiz veya mevcut hasarları nasıl gidereceğiz, biraz bunları da düşünmemiz lazım.’ demiştik. Bu gün biraz bu konuda kafa yoralım isterseniz.
Artık adına ekran bağımlılığı, teknoloji bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı ne dersek diyelim karşımızda hiç de öyle küçümseyemeyeceğimiz bir problem var. Çözüme yönelik yukardan aşağıya; yasamadan yürütmeye, yargıya, yerel yönetimlere, kolluk kuvvetlerine, yöneticilere, eğitimcilere, kullanıcılara ve aileye kadar toplumun her kesimine çok ciddi işler düşüyor. Bunların her birini ayrı ayrı ele alıp pratik çözümler üretebiliriz. Ama şahsen iki sebepten dolayı en büyük sorumluluğun ailede olduğunu düşünenlerdenim. Birincisi çözüm odaklı yaklaşımlar daha çok aile özellikle anne ve baba desteğiyle başarılmaktadır. İkincisi ise yetişkinler olarak hiçte azımsanmayacak bir kısmımız sosyal medya bağımlılığına kapılmış, çocuklarımızla beraber aynı sarmalda bizler de yuvarlanmaktayız. Bu öz farkındalığa ulaşmak çözüme yönelik motivasyonumuzu önemli ölçüde arttıracaktır.
‘Hocam yine derleyip toplayıp her şeyi bizim eteğimize döktün’ dediğinizi duyar gibiyim. Sabredin anlatayım. İmam Cuma günü vaaz vermek üzere saatlerce hazırlanır. Camiye geldiğinde bakar ki sadece bir kişi var. Adamın yanına yaklaşıp; ‘Bak kardeş ben vaaz için şöyle şöyle hazırlandım. İstersen sana anlatayım’ der. Adam imama; ‘Vallahi hocam ben seyisim pek anlamam. Ahıra gider bakarım yirmi attan on dokuzu yoksa, o bir atın yemini suyunu verir, aç bırakmam’ der. İmam mesajı almıştır. Büyük bir heyecanla kürsüye çıkar, anlatır anlatır anlatır. Vaaz bitince aşağı inip adama ‘nasıl beğendin mi?’ diye sorar. Adam şöyle cevap verir; ‘Vallahi hocam ben seyisim pek anlamam. Ahıra gider bakarım yirmi attan on dokuzu yoksa, o bir atın yemini suyunu verir, aç bırakmam. Ama yirmi atın suyunu yemini o bir atın önüne döküp de onu çatlatmam’ der. Bütün sorumluluğu tamamen aileye yükleyip anne babayı çatlatmayalım. Ama pratik, maliyeti düşük, uygulanabilir ve sonuç alınabilir en önemli çözümlerin aile ile başarılabildiğini de kabul edelim.
Sevgili dostlar yetişkinler olarak hızla tükenen hayatımızda sevdiklerimize her zaman özel vakitler ayırmamız gerektiğini söyleriz. Ama bunu dünya telaşıyla hep ihmal ederiz. Hem sizleri pek sıkmamak hem de bir sonraki yazımıza kadar, adeta bir örümcek gibi sosyal medya ağlarıyla sarılmış olduğumuzun bilincine varmış olarak, sevdiklerimizle kaliteli zaman geçirmek için neler yapabileceğimizi biraz düşünmenize zamanınız olmasını istiyorum. Eminim çok nitelikli önerileriniz olacaktır. Bu konuda yapılabilecek önerilerinizi aşağıdaki mail adresimden paylaşırsanız hepimizin istifade edebileceği fikirleri hep beraber paylaşırız. O zaman hepimiz somut uygulamalarla sosyal medya kullanımımızı sınırlandırabileceğimizi bunun da daha mutlu bir yaşamın kapılarını açacağını göreceğiz.
Sevdiklerinizle beraber mutlu ve huzurlu günler dilerim.